24 Eylül 2012 Pazartesi

MU UYGARLIĞI VE ATLANTİS 4

MU UYGARLIĞI VE ATLANTİS 4 İnsanların yüksek toplumcu değerler, ahlak ve bilgelik ile yaşadığı halk kitlelerinin yaşam düzeyleri gayet yüksek ve olgun bir evrim süreci oluşturur.Böyle sosyetelerin bireylerinin vücut yapıları gayet güzel, psikolojik ve spritüel yapıları kozmik yasa ve enerjilerle ahenktar ve üzerinde yaşadıkları ülkelerin iklimsel ve doğa yapıları da öylesine cennetimsidir. İşte MU uygarlığı ve MU ahalisi, böyle görkemli bir evrim süreci ve ortamının varlıkları ve yapıcılarıydı. Mu Kıtasının Coğrafik Durumu MU’yu anlatan eldeki belgelere göre, MU kıtası denizden yükselmiş ve insan yeryüzünde ilk defa MU kıtasında ortaya çıkmıştı. Mu kıtasında insanın ilk olarak ortaya çıktığı tarih kesin olarak bilinmemekte ise de, Mu topraklarında yüz binlerce yıl içinde çeşitli uygarlıkların gelip geçtiği söylenilmektedir.Paskalya adası tabletleri Mu’yu “güzel” olarak nitelendirir. Troano, Lhassa ve diğer belgelerde kıtanın coğrafik görünümüne ait olarak şunlar söylenilmektedir:“Bu güzel tropikal ülke engin düzlüklerle örtülüydü. Verimli ovalar ve vadiler boyunca işlenmiş tarlalar ve zengin otlaklar uzanıyor, tepeleri güzel bir tropikal bitki örtüsü gölgeliyordu. Bu dünya cenneti dağlar ve sıradağlardan yoksundu. Zira yeryüzünde henüz dağlar yükselmemişti. “Bu büyük ülkeyi ormanlarla örtülü tepelerin çevresi ile verimli ovaların içinden kıvrılarak yavaş yavaş akan ırmak ve nehirler sulamaktaydı. Gür bitki örtüsüyle kaplı ülke yemyeşil görünmekteydi. Ağaç ve çalılıkların üzerindeki parlak ve güzel kokulu çiçekler bu manzaraya renk ve ahenk katıyordu. Okyanus sahillerinin bittiği yerde yer alan yüksek palmiyeler nehirlerin iki yakalarını kilometreler boyunca süslüyordu. Vadilik yerlerde nehirler sığ göllere dönüşüyordu. Bu göllerin sahilleri çevresinde binlerce kutsal “lotus çiçeği” suyun parıldayan yüzeyini, zümrüt yeşili fonda çok renkli mücevherler gibi süslüyordu. “ilkel ormanların içinden bütün hışımlarıyla “devasa mastadon ve fil”sürüleri geçiyordu.” “Güneyhaç” adındaki takımyıldızın MU göklerinde belirli bir açıdan görünmesiyle uzun süredir beklenen yağmurlar başlardı. Bu yağmurla birlikte ekili tohumlar yeşerir, yapraklar yeniden canlanır, yeni filizler sürer, çiçekler ve meyveler odunlaşırlardı. O zaman MU’da bollukla birlikte genel bir sevinç hâkim olurdu. Mu Uygarlığında Halklar, Irklar Ve Yerleşim Churchward, Mu kıtasında on ayrı kabileden oluşan 64 milyon kişinin yaşamakta olduğunu bildiriyor. Bu kabilelerin fiziki görünümleri ve yazı dilleri farklı olmakla birlikte konuşma dili hepsinde ortaktı. Kabilelerin birleşme yerleri önceden birbirlerine yakındı. Fakat daha sonra kolonileri arttıkça ve yerleşme bölgeleri genişledikçe aralarındaki uzaklık da arttı. Bunun sonucunda dillerinde de farklılaşma ortaya çıktı. Troano’da ve Mu’yla ilgili kodekslerde MU daki ırklara ilişkin şunlar söylenmektedir: “başkan olan ırk beyaz ırktı. Bunlar çok güzeldiler. İri, tatlı, koyu renkli gözleri vardı. Saçları siyah ve düzdü. Sarı, siyah veya kahverengi ırklar da vardı.” Churchward, MU’da iki çeşit siyah ırkın bulunduğunu bildiriyor: 1-Tamiller: siyah derili ve saçları düzdür. Bunlar zenci değildir, Habeş’tir. 2-Negroidler: siyah derili, kıvrık saçlı, kalın dudaklı tam zenci görünümündedirler. Anavatanları MU’nun güneybatı köşesidir. Paskalya adasının bulunduğu MU’nun güneydoğu köşesinde ise bir beyaz ırk bulunurdu. Bunlar Karyenler ya da diğer adıyla Karalar’dır. Mu’da köy ve kasabalarla birlikte asıl 7 büyük şehir bulunurdu. Bu kutsal altın kapılı olduğu belirtilen 7 büyük şehir ilim ve öğrenimin merkezidir. MU’daki kozmik kökenli dinin ve çeşitli bilimlerin öğretimi bu şehirlerde yapılmaktaydı. Bu şehirlerden biri bugün Ponape adasının bulunduğu yerdeydi. Diğer şehir ve kasabalar kıtanın üç kara parçasına serpilmişti. Mu Uygarlığının Yönetimi Ve Ra-Mu Mu topraklarında yaşayan 64 milyon kişilik nüfuzu oluşturan on kabilenin hepsi aynı dinde olup, her biri ayrı fakat hepsi de tek bir yönetim altında toplanmışlardı. Başlarında bulunan hiyerarşik şef, MU bir imparatorluğa dönüştüğü zaman imparator olarak seçildi. RA adıyla anılan güneş, Tanrının en yüksek ve kolektif sembolü idi. Hiyerarşik şef imparator olarak seçildiği zaman “RA” ismini benimsedi. Bu isme MU ülkesinin adı eklendiğinde kralın unvanının tümü “RA-MU” olmuştu. Bundan sonra ülkeye yeni bir ad eklendi ve MU, Güneş İmparatorluğu adıyla anıldı. Mu halkı RA_MU’ya karşı sonsuz saygı duyardı. RA_MU dini törenlerde tanrının temsilcisi sayılırdı. Fakat şu açıkça öğretiliyor ki, RA-MU mukaddes olan tanrı değildir. Sadece onun temsilcisidir. Niven’in buldu tabletlerden birinde şunlar yazılıdır: “bu tapınak MU’nun temsilcisi RA-MU’nun hükmü altındadır. Ve o büyük yaratanın ağızlığıdır(onun sözlerini aktaran, onun ifade vasıtası)” Bir diğer tablette de şöyle bir ifade vardır: “yaratıcının gözleri gece ve gündüz her şeyi görür ve RA-MU’nun ağzı vasıtasıyla doğruyu söyler.” Mu’nun Diğer Kıtaları Kolonizasyonu Eldeki bilgiler Mu’luların denizcilikte çok ileri olduklarını bildirmektedir. Dünyanın en uzak bölgelerine bile deniz yoluyla giderlerdi. Kendi kıtalarındaki nehir ve limanlara yakın kurdukları şehir aynı zamanda ticari merkezleriydi. Zamanla anayurdun nüfusu arttıkça ve gemicilerin uzak yolculukları çoğaldıkça kolonileşme başladı. Böylece yüksek Mu kültürü, önce kolonilerine ve sonra kolonileri vasıtasıyla tüm dünyaya yayıldı. Churchward, kolonileşmenin başlangıç tarihi olarak MU’nun batışından 70.000 yıl öncesini gösterir. Kaynak İlgili Konular: Mu Efsanesi, Bölüm 1: MU Kıtası ve James Churchward Mu Efsanesi, Bölüm 2: Mu İle İlgili Bilimsel Kanıtlar Mu Efsanesi, Bölüm 4: Mu’da Bilim ve Kültür Categories: Bilinmeyen, Mu ve Atlantis Mu Efsanesi, Bölüm 2: Mu İle İlgili Bilimsel Kanıtlar

Hiç yorum yok: