24 Eylül 2012 Pazartesi

MU UYGARLIĞI VE ATLANTİS 2

MU UYGARLIĞI VE ATLANTİS 2 Dünya gezegeninin bir belirli yaradılış başlangıcı olmuştur ve de bir yok oluş sonu olacaktır, diğer tüm yaratılıp-yok edilen kozmik nesneler gibi… Milyonlarca yıldır dünya gezegeni üzerinden, nice nice görkemli ve ilkel varlık sistemleri bir belirli evrim sürecini yaşamak üzere gelip geçmişlerdir. Onlar genellikle, kendilerinden sonraki uygarlıklara kendi kültür ve folklorlarından pek çok unsurları miras olarak bırakmışlardır. Aynen bir vetire, MU ve ATLANTİS uygarlıklarından da bizlere pek çok uygarlık kalıntılarının aktarılmasıyla gene gerçekleşmiştir. Çünkü birbirlerine böylesine yakın ve bağlı dönemler içerisinde ortaya çıkan bu uygarlıklar aslında bir Genel Evrim Devresi’nin birer parçaları olmalarından ötürü birbirlerine bu türlü çeşitli açılardan girişim yapmaktadırlar. Sözgelimi: Mu uygarlığı ve Atlantis uygarlığı birbirine etkide bulunmuşlar ve onarlın her ikisi de şimdi bizim uygarlığımızı etkilemişlerdir. Mu’da Bilim Ve Bazı Teknik Araçlar Mu’lular günümüz uygarlığından pek çok alanda daha ileri seviyelere ulaşmışlardı. Özellikle spiritüel bilimlerde günümüzle kıyaslanamayacak derecede ileri bir aşamaya vardıklarını Eski Hint Metinleri de doğrulamaktadır. İ.S. 8. Yüzyılda Mahavira’yı yazan Bhavabonti şöyle der: “bilgin Rama’ya, Crimbhaha’nın sırlarını verdi. Bu sırlardan biri Prasvapana idi. Yüksek bir uyuşturucu gücü olan Prasvapana, Kumphakana ordularını bir anda yok edecek kadar kudretliydi” Mahavira’nın beşinci bölümünde, Rama şu açıklamayı yapmakta: “kutsal bilimin sırları ancak inisiyelere malumdur. Binlerce yıldan beri ermişler, Brahma ve başkaları, bu silahların zaferlerini gördüler ve öğrendiler. Kriçaçva, Mantraşlar’ın gizli bilimlerinin bütün sırlarını açıklamıştı. Bana da bunları Viçvamitra söyledi.”Gene Mahavira’nın beşinci bölümünde, Puşpaka denen bir çeşit hava taşıt araçlarının eski başkent Ayadha’nın halkını taşıdığı yazılıdır. Ayrıca bu hava taşıt araçlarının, gece seferlerini yaparlarken birer yıldız gibi parladıkları belirtilmektedir. Mu Bilim Rahiplerini Olağanüstü Yetenekleri Öte yandan Hint yogasutrası, Aiçvaryalar’dan söz eder. Aiçvaya bir insanın malik olduğu halde tanımadığı melekeleri öğretme bilimidir. Yogasutra,aşağıda yazılı olan bilim türlerinin Nacaller’den,yani MU’da hem rahip hem de bilgin sıfatıyla yaşayan bir sınıftan(mu bilim rahiplerinden)alınmış olduğunu yazar. Hint Aiçvaryalar’ı yedi bölüm halindedir: AMMA- irade ile maddeleri ufaltıp büyütebilmek(telekinezi) LGHİMA- cisimleri hafifletebilmek ve havada durdurabilmek(levitasyon) PRAPTE-zaman sınırlarını aşarak heryere ulaşmak ve düşünce nakli(telepati) PRAKAMYA- irade yolu ile gaz ve sıvı cisimler arasından olduğu gibi katı cisimler arasından da geçebilmek(ışınlanma) İÇİTRİTYA-maddelerin özelliklerini değiştirebilmek(alşimi) SOHTART-kendi bedenine ikinci bir ruh sokabilmek veya başka bir vücuda sahip olabilmek(hüddamlılık ve ikiz beden) ATARTVAÇ-görünmez olabilmek(demateryalizasyon) Mu Belgelerinde Renk Irklarının Oluşumu Kuramı Churchward, “hayatın kaynağı ve hayat nedir” isimli eski bir Naakal yazısında, deri renginin nasıl ve niçin değiştiğine ilişkin Naakal görüşünü içeren bir bölümü şöyle açıklıyor: “insanların deri rengi nasıl ve niçin değişmiştir? Bu hala çözülemeyen bir sorudur. Bu konuda 25–30 bin yıl önce Naakaller’in neler düşündüklerini görelim: “insanların derilerinin renginin değişmesine sebep olan aracı sebepler çeşitlidir. Fakat esas sebep hayat kuvveti ile deriyi meydana getiren elemanter yapı taşlarının arasındaki dengenin bozulmasıdır. Salgı bezlerinde gizli bulunan hayat kuvveti, deri de dâhil bedenin çeşitli organlarına kan tarafından taşınır. Hem salgı bezi vücudun bazı belli parçalarını kontrol eder ve bunlar yollayacağı kuvvete uygun olarak bir hacme sahiptir. Bu salgı bezlerinin ifrazları yenilen yemeğin cinsine bağlıdır. Çok ya da az ifraz olabilir. Böylelikle ya bu elemanter yapı taşı azalır yahut çoğalır, bu da çeşitli şekil ve renk değişikliklerine sebep olur. Bu hayat kuvveti aynı zamanda hücrelerin işlerini daha iyi yapmalarını da sağlar, uyarır, teşvik eder. Ne zaman ki bu kuvvette bir artış olur, hücreler fazlalaşır daha hızlı çalışırlar yahut tersine bu kuvvette bir azalma olduğu vakit bir takım bozukluklar meydana gelir. Bu dengesizliklerden doğan belli başlı bozukluklar şu noktalarda olur: bedeni ölçülerde, saç karakterinde, derinin renginde ve diğer bazı özelliklerde. Demek ki bu önemli dengesizliğin genel sebepleri yemeğin karakteri ve biraz da iklimdir.” Robin Collyns, Mu ve Atlantislilerrin prk iyi bildiği söylenilen genetik bilimi ve geçmişte, bu bilim dalında yapılan çalışmalara ilişkin şunları söylemektedir:“bazı efsane ve yeni yeni birçok bulguların önerilerine göre, bu konuyla ilgili olarak MU’daki, ATLANTİS’deki ve Çindeki hayli ileri ugarlıklar Genetik Mühendisliğinin gerçek inceliklerini bildiklerinden, insana benzer varlıkları veya “maysun-insan” varlıklarını ilim vasıtasıyla genetik irsiyet faktörleriyle değiştirerek insan biçimine getirmişlerdir. (Ancient Skies,September-October) Mu Uygarlığında Mimari Mu’luların ileri bir mimariyle inşa ettikleri yapılar arasında taştan saraylar ve devasa tapınaklar da vardır. W.J.Thomson’nun çözdüğü bir Paskalya adası tabletinde MU’daki yollara ilişkin şunlar söylenmektedir: “koca kıtayı bir örümcek ağı şeklinde düzgün yol sistemleriyle örmüşlerdi. Yolarlın yapımında kullanılan düz taşlar birbirine öyle kenetlenmişti ki hiçbir çıkıntı ve çöküntü yoktu.” Mu’da İfade Vasıtası Olarak Yazı Churchward’a göre Mu alfabesi 16 harften meydana gelmişti, bunlardan başka iki sesli harfin birleşmesinden meydana gelen harfler de vardı. Harfler çeşitli şekiller ve semboller halindeydi.Mu’da genel olarak kullanılan yazı şeklinden başka sadece bazı bilim rahiplerinin kullandığı hiyeratik yazı şekli vardı ki, ezoterik anlalar taşıyan u yazı şekliyle bir çok şey sembolize edilmekteydi. İlk dini semboller basit ve çizgi(hat) halindeydi. Bu çizgiler çeşitli anlamlar taşıyordu ve üstatlar da bu çizgilerin taşıdığı anlama göre öğretiyorlardı. Zamanla çizgiler birleştirilmiş ve geometrik şekiller halini almıştır.

Hiç yorum yok: